LUCIFER – Lucifer I
Bu kritik 8 Temmuz 2015’de kaleme alınmıştır.
Şeytan figürünü güzelleme adına yapılan müzikal girişimler, tamamen GHOST’un önderliğinde olmasa da, özellikle son dönemde GHOST’un beklenmedik biçimde ünlenmesi ile birlikte alternatiflikten çıkıp başlı başına bir yol olarak edinilmeye başladı. Şeytani olanın her daim iğrenç, pis, rahatsız edici, tiksindirici olduğu algısının yerine daha cezbedici, baştan çıkarıcı olabileceği fikri üzerinden yola çıkan gruplara şöyle bir bakış attığımızda, hemen hepsinin gayelerine tatmin edici oranda ulaştığını söyleyebiliriz. Eğer konser alanında binlerce insan “Hail Satan, Archangeloooooo, Hail Satan, Welcome year zero..” diye tek eli havada ahenkle dans edercesine eşlik ederken, sözlerin mahiyetini kafaya takmıyorsa, bence bu bir başarıdır. Bugün de yine kafamızdaki o kötü, corpse paint’li şeytan algısını alıp götürecek, yerine tadından yenmeyen bir müzikle, cezbedici bir şeytan profili çizecek çiçeği burnunda bir grubun ilk albümü hakkında laflayacağız. Evet, isminden de yeteri kadar açık olan LUCIFER’den bahsediyorum.
THE OATH’dan tanıdığımız ‘albenilik kraliçesi’ Johanna Sadonis’in önderliğinde kurulan, yine sanıyorum ki büyük çoğunluğumuzun ‘albüm çıkardığı gibi dağılan gruplar’ kategorisindeki belki de son örnek olarak bildiğimiz THE OATH’un fevri dağılışının ardından, ortalama aynı fikir ve müzikal karakter üzerinden işleyen bir grup LUCIFER. Şahsen THE OATH’un dağılmasından pek bir üzüntü duymuştum, ancak LUCIFER’in haberi çıktığı gibi THE OATH’dan daha iyi olacağına içten içten emindim. Güzel olan da yanılmamış olmam, “Lucifer I” 43 dakika boyunca bir an dahi vitesini düşürmeyen, yoldan sapmayan, hafif bir akşam yemeği sonrası çayla birlikte gelen tatlı gibi, duru, hem keskin hem yumuşak hatlara sahip olan oldukça başarılı bir albüm. Bu başarının ardında yatan sebeplerin ise yavaş yavaş altını çizelim.
Her şeyden önce, “Lucifer I” tam bir gitarist albümü. Gitaristlerin ilgisini zaten dinledikleri ilk andan itibaren çekecektir, gitarla haşır neşir olmayan dinleyicileri de enstrümana başlatabilecek derecede güzel riffler kaplıyor bütün albümü. Zaten hemen her şeyiyle 70’leri andırması yetmiyormuş gibi, gitarlardaki DEEP PURPLE etkileşimli riffler, BLACK SABBATH’a saygı duruşu niteliğindeki kompozisyonlarla birlikte iyiden iyiye 70’leri dinleyiciye yaşatıyor. Diğer yandan da dinlenildiği anda hemen en yakındaki gitarı alıp çalası, kulaktan çıkarası yüzlerce riff içeriyor. “Abracadabra”daki 04:20’de başlayan riff bile tek başına albümü güzel kılan etmenlerden biri diyebilirim. Öyle güzel. Basit olanın daha çekici olduğu gerçeğini yüzümüze vururcasına gelen bu tatlı mı tatlı, kaliteli mi kaliteli rifflerle birlikte bir etmen daha var ki, o da zaten bu albümü senenin en kaliteli işlerinden biri haline getiriyor; Vokaller. Hatta Johanna Sadonis’in kendisi de diyebilirim.
Hem berrak, hisli, cazibeli bir ses rengine sahip olup, hem de heavy gitarları ikinci plana itebilecek güçte bir vokal yorumuna sahip olmak maharet istediği kadar da zekâ gerektiren bir iş. Johanna THE OATH’da denediği (ve başarıya ulaştığı) tarzını hiç bozmadan, aksine müzikteki rol dağılımını biraz daha iyi düzenleyerek daha iyi bir noktaya getirmiş. Vokallerin o büyülü hissiyatına kapılıp gitmeye hazır bir dinleyici, bir üst paragrafta bahsettiğim o çalınası gitar rifflerinin hiçbirine dikkat etmeden albümü defalarca çevirebilir. Diğer yandan vokaller tiyatro sahnesinde rol çalan yan rol oyuncusu gibi değil de yeri geldiğinde atılan pastan tertemiz gol çıkarabilen bir orta saha oyuncusu gibi. Bütün bu saydıklarımın bir de sürükleyicilik ve dinleyiciyi asla yormayan bir vokal kullanımı koyun, e daha ne olsun.
Dinleyiciyle albümün arasından çekilmeden önce son olarak LUCIFER’in metal dinleyen dinlemeyen hemen herkesin sevebileceği, oldukça melodik, yumuşak, rahatsızlıktan tamamen uzak bir albüm olduğunun yeniden altını çizip, yazıyı noktalıyorum. İçinizdeki sevgi şeytanlarını abkar vadisine eğitime göndermeniz dileğiyle.
90/100
selam. lucifer grubunu benim dışımda birilerinin de keşfetmiş ve hakkında olumlu cümleler kurmuş olmasına sevindim.
Selamlar, ben de bilen ve seven birilerinin varlığına çok sevindim şahsen, yeni albümü kaydediyorlar, bir an önce gelse de dinlesek hahah.