Kritik

Gris – À l’âme Enflammée, l’äme Constellée…

GRIS’in bundan önceki şaheseri “Il Était une Forêt…” ile ilgili sözlerimi bitirirken, grubun beş buçuk yıldır yeni albüm çıkartmadığından yakınmış, hatta gruba karşı altını doldurmakta bir nebze zorlanabileceğim bir tehditte bulunmuştum, okumuş olanlar belki hatırlayacaktır. Bu densizliğimden oldukça kısa bir süre sonra yeni bir GRIS albümü dinlemek hoş bir sürpriz olmuştu demek istiyordum aslında; ama grubun yaptığı müzik o kadar yoğun bir şekilde çarpıcı ki, “hoş” kelimesini kullanmak yetersiz olduğu kadar yersiz de kalıyor. Kendi adıma oldukça koşturmacalı geçen günlerimi bile olduğundan biraz daha serin, hatta albümü defalarca dinlediğim anların her birini bir nebze hüzünlü kılan, her defasında biraz daha beni sersemleten bir karakter, bir olgu haline geldi “À l’âme Enflammée, l’äme Constellée…”.

Uzun süre rock-metal müzik ile haşır neşir olduktan sonra, albümlerin her noktası ile ilgili insanın bir takım beklentileri oluşuyor. Örneğin sanıyorum ki, eminim ki birçoğunuz gibi, önüme çıkan bir albüm kapağının metalin hangi alt koluna ait olduğunu ufak bir yanılma payıyla tahmin edebilirim. Zira her alt türün artık aslında karakteristikleşmiş belli özellikleri yansır albüm kapağına; THE FACELESS’ın “Planetary Duality”si ile OBSCURA’nın “Cosmogenesis”inin kapakları ne kadar farklı olsa da, ikisi de teknik death metal diye bağırıyordur ilgilenene. Bir kapak gördüğümüzde, o albümle ilgili iyi kötü bir beklenti oluşuyordur yani içimizde ister istemez. Sadede gelirsem, bir depresif black metal albümünden de beklentilerim olduğunu anlatmaya çalışıyorum yani. Tek tek hepsini sayıp lafı daha fazla gevelemeyeceğim; yalnızca bunlardan birinin, müziğin tüm hüznüne ve atmosferine rağmen, içine girmenin çok da zor olmaması olduğunu belirtmek amacım. Yeni bir SHINING yahut ne bileyim XASTHUR (dağıldı gerçi) albümü haberi aldığım zaman, ya da CD’sini yeni açmışken, dinlediğimde içine girebileceğim, canımı sıkacak ama beni uğraştırmayacak bir müzikle karşılaşmayı beklerim. GRIS’in “Il Était une Forêt…”si de tüm mükemmelliğine rağmen bu kategoride bir albümdü, evet hem her şey yerli yerindeydi, hem de dinleyiciden müziğin güzelliğini takdir etmek dışında bir beklentisi yoktu. Hal böyle olunca, “À l’âme Enflammée, l’äme Constellée…”yi de aynı beklentilerle dinlemeye başladım. Yanıldım mı? Hem de nasıl.

Derinlik açısından, ULCERATE’in aynı yıl çıkan ve katiyen anlayamadığım “Vermis”i ile aynı kategoride buluyorum şahsen bu albümü. Defalarca dinledikten sonra yavaş yavaş fikir edinmeye başladığım “À l’âme Enflammée, l’äme Constellée…”de içine girmemi bu kadar zorlaştıran şeyin ne olduğunu nihayet çözdüm ama: La Dryade. Evet, bir önceki albümün sonunda yer alan on dakikalık ve tamamen akustik enstrümanlardan oluşup metalle uzaktan yakından alakası olmayan şarkı La Dryade. Okumakta olduğunuz ve sanıyorum ki gittikçe haddinden daha uzun hale gelen bu kritiğe konu olan albümde de işin açıkçası o tatta bir şarkı bekliyordum gruptan; fakat bu beklentim de karşılanmadı. Ya da ben öyle sandım uzunca bir süre.

“À l’âme Enflammée, l’äme Constellée…”nin arka planında adeta sürekli bir La Dryade var. Önceki albümün aksine bu tek bir şarkı halinde yoğunlaştırılıp konmamış ama bu defa; her şarkının içine bu akustik enstrümanlar öylesine derinden yedirilmiş ki, yalnızca birer depresif black metal şarkısı olmaktan çıkartılmışlar. Eminim ki bilinçli bir şekilde metal enstrümanlarının, özellikle gitarın, etkisi bir nebze azaltılmış. Bu, albüm bir metal albümü olmaktan uzaklaşmış demek değil, aksine ilk dinlemelerde yoğunlukla duyulan, ilk albüme nazaran daha az melodik de olsa çok güçlü değişimler ve beklenmeyecek kadar sağlam rifler içeren gitarlar oluyor. Toplamda seksen dakikayı geçen iki disk dinlendikçe ise müziğin bunlardan çok daha fazlasını barındırdığı ortaya çıkıyor.

Grupla ilgili daha önce de söylediğim gibi, bu Kanadalı ikili kesinlikle yola “iyi bir metal albümü” yapmak için değil, “iyi müzik” yapmak için çıkmışlar, ve arada geçen beş buçuk yılda inanılmaz bir efor sarf edip müziklerini nasıl daha da bütünleşmiş bir hale getirebilecekleri ile ilgili kafa yormuşlar. Zaten tüm müzikal zenginliklerine rağmen en çekici yönlerinden biri olan nefis vokallerini daha da duygusallaştırmışlar örneğin. Icare’nin vokallerini dinlerken insanın gözünün önüne ister istemez kendisinin sureti ve bu çığlıkları atarkenki halleri geliyor, ve her hecesinde, her nefesinde müziği ciddi anlamda hissettiğini duyumsuyor insan. Ya da mesela albümün en iyisi olduğunu düşündüğüm Seizième Prière‘in arkasına o kadar ince ama uygun davullar yerleştirmişler ve bunların üzerine gitarların tekdüze gidişini öylesine baslarla desteklemişler ki, şarkıyı dinlerken beste aşamaları adeta dinleyicinin gözlerinin önünde yükseliyor katman katman. Albümün uzun soluklu şarkılarının hepsinde olduğu gibi burada da tüm enstrümanlar bu katmanlarla yükseliyor ve Icare’nin bahsi geçen vokallerini daha da parlatıyor. Kısa şarkılar ise bir nevi geçiş şarkısı görevi görüyorlar; fakat kesinlikle “filler” tabir edilebilecek türden değiller. Yalnız bunlar alınıp otuz dakikalık akustik bir albüm olarak piyasaya sürülse kimsenin itiraz edemeyeceğinden eminim.

Daha fazla uzatmayayım. Belki fazla şahsi bir görüş olacak; ama şu zamanlarda depresif black metali GRIS kadar iyi, ya da hadi iyi demeyeyim ama, sanatsal icra eden bir tek grup daha olduğunu düşünmüyorum, öyle bir gruba rastlamadım. İçinde bulunduğumuz yılda gerçekten harika albümler çıktı evet (CARCASS, GORGUTS falan var lan, nasıl yıl bu) ama yıl sonunda en iyi albümler listemin tepesinde bir yerlerde “À l’âme Enflammée, l’äme Constellée…” olacak, hiç şüphem yok. Unutmadan, müthiş insan Fursy Teyssier imzalı albüm kapağının da enfesliğini sıkıştırayım araya. Her şeyiyle mükemmele yakın bir albüm, bir yorumda da dediğim üzere bu gidişle bu türü yıkıp geçecek bir grup. Dinleyin.

97/100

gris_a_lame_cover

Yazıyı/albümü değerlendirmek için:

Average rating 0 / 5. 0

Siteye destek olmak için aşağıdaki düğmeye tıklayıp Patreona göz atabilirsiniz👇
Become a patron at Patreon!

Ertuğrul Bircan Çopur

Doydum ama aç gözlülükten yiyorum.

Bir Yorum Bırakın

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.